Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Temmuz 2011 Cuma

doğum sancıları


 


başlığa bakıp da aldanmayın. doğum sancım olmadı. bu kendi kararımdı. fakat korkularım vardı elbet. ki bu korkunun kaynağı da özünde bebeğime bir şey olacak endişesiydi. neyse ki, hepsi geçti gitti, minik prenses sağlıkla geldi.

doğum öncesi kuşkusuz çok heyecanlıydım. doğum kendi kararım doğrultusunda sezeryan olacaktı. doktorum bu konuda hiç müdehale etmedi, ben ilk başta bize sürekli dikte edildiği üzere normal doğum diye tutturmuştum zaten. doktorum da kararım doğrultusunda hareket edip beni hiçbir şekilde yönlendirmedi. hep herşey bir söylem olarak başlayıp bir modaya dönüşüyor nedense. özellikle medyanın yönlendirmeleri kesinlikle irademizi sakatlıyor çoğu kez. zaman ilerlerken, normal doğum yapacağını söylemiş kiminle konuştuysam "doğum esnasında bi sorun çıktı sezeryana aldılar" lafını duymak da tesadüf olmamalıydı. demek artık çağ ilerliyor ve tıp birşeyleri düzene sokuyordu. sürekli insanların doğal olan en iyi diye kurduğu mantık çürümeye mahkumdu. ben de işimi şansa bırakıp bebeğimi tehlikeye sokmaktansa  ya da zaten zor olan bu meseleyi iyice karmaşık hale getirmektense kararı kendim vermeyi tercih ettim. son aylara doğru sezeryana yöneldim. bu konuda da çok fazla yazı-makale okudum. esasında hiçbiri tam olarak açıklayıcı değildi. ama en azından biraz fikrim oldu.

bu fikrimi doktoruma açıkladığımda hemen "tamam" demedi. bu da benim hoşuma gitti aslında. ben de çeşitli karşılaştırmalar yapıp fikrimi savununca o da kendi doğumunun sezeryanla gerçekleştiğini itiraf etti:) ve ekledi, kesinlikle insana reva bir durum değil, müthiş bir acı, dedi. ama sezeryan kararını madem kendin verdin, epidural olması yönünde de ben insiyatif kullanıyorum senin yerine ben karar veriyorum dedi. o esnada çok korkutum ama daha nasılsa zaman var diye üstünde de durmadım.

bu süreçte tesadüfen başka kadın doktorlarla da sezeryan konusunu konuşma olanağı buldum. mesela birisi ilk bebeğini normak ikincisini sezeryanla yaptığını söylemişti ve bana normal doğum yaptıran doktor kuşkusuz çok iyi bir doktordu ama kadın değildi şeklinde bir cümle kurmuştu. işte herşey bu cümlede saklı. tıp bu kadar ilerlemişken, normal doğumun kadına yapılan en büyük işkence olduğunu savunmuştu. ben ise doğru yolda olduğumu düşünüp bir kez daha rahatlamıştım.

derken doğum günü geldi, çattı. of nasıl korkuyorum, ya tam uyuşmazsa, ya bize birşey olursa diye. özellikle bebeğe birşey olabileceği gibi bir korku kafamdan hiç gitmiyordu. sabah erkenden gittik hastaneye, genel tetkiklerim yapıldı, serum takıldı. anestezist sürekli beni rahatlatmaya çalışıyordu ama ben heyecandan ve korkudan ölüyordum. hatta sürekli yok olmayacak, beni uyutun deyip duruyordum. artık vücudumun bir kısmı uyuşmuştu. ameliyathaneye geldiğimizde de ben hala mızmızlanıyordum. doktorlar, hemşireler hep etrafımda beni rahatlatmaya çalışıyorlar, saçımı okşuyorlar, şakalar yapıyorlardı. müzik de açtılar hafiften. sonra o anı fotoğraflamak için faruk'tan makineyi de getirdiler. o esnada başka bir hamile kadının tansiyonunun çok yüksek olması nedeniyle genel anestezi yapılacağını da duydum. demek ben ne kadar mızmızlansam da herşey yolundaymış.




hazırlıklar tamam olunca doktorum geldi. geldikten sonra sanıyorum ilk üç dakikada herşey olup bitti ve ben kızımın o tatlı ve de gür sesini duydum. tek hissettiğim doktorumun bir an karnıma bastırması oldu. o an "n'oooooooooluyor" diye garip hislere kapılacakken "ınga ınga ınga ınga" diye bir ses duydum. aaaaaaa sen miydin oooo deyiverdim. bunca zamandır beklediğimiz, hatta varoluşumuz kavradığımız anlardan beri hayallerini kurdumuğumuz, evcilik oyunlarımızın baş hayal kahramanı gözlerini açmıştı işte dünyaya..

tek gözü açık, capcanlı ve oldukça hareketli bir bebek katıldı aramıza. pek sinirliydi sanki ilkin rahatı bozuldu diye. doktorların hemşirelerin ellerini ittirmeler, hızlı hızlı ınga diye bağırmalar... derken hemencik yanıma koyuverdiler. nasıl güzel kokuyordu. tabi o esnada ameliyat devam ediyor, dikişlerim atılıyordu. ne büyük konformuş bu şekilde doğurmak diye düşündüm elbet.



 
bu sırada babacığın tansiyonu düşmüş, panikle kapıda bekliyormuş. hemencik yeşillere sarılmış bejna'yı görünce bir heyecan peşi sıra koşmuş. ardından da diğerleri... bebek odasına koyuvermiş hemşire.. oksijen vermişler, üzerini silip ilk cicilerini giydirmişler. bizimki de bir elini yukarı atmış ehlikeyif bir pozisyonda uykuya dalmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder