Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Ocak 2011 Perşembe

bejna'nın halleri


küçümen aşıya giderken..
uykumuz var, huysuzuz. bir de aşıya gideceğini bilse hiç girer miydi bebeportunun içine.
hele sonrası... sağlık ocağına gidince değişiklik hoşuna gitti, başladı gülücüklere. henüz 2 aylık bir küçük kız. kıyafetler çıkarılıp yatırılınca da "hah oynayacaklar benle" diye bir sevince kapıldı minik hanfendi, neşelendi. derken bir acı ki, çığlıkları yeri yerinden oynattı.. sanki "beni kandırdınız, ben esas buna kızdım" der gibi bakıyordu. diğer anneler yanımıza gelip geçmiş olsun dileklerinde bulundular, babacık üzüntüden sapsarı oldu. eve gidesiye kadar da yol boyunca iç çekip durdu yavrucak. neyse ki acısı çabuk dindi, uyudu uyandı puf... yine eski gülücükler saçan bejna geldi.

kuzucuk çeşme'de etrafı seyre dalmışken..
"aman allahım bu uçsuz bucaksız su birikintisi de ne!" der gibi pür neşe etrafa dalmış kızım. sanki bir saat önce oturduğumuz yerde tüm müşterileri gür sesiyle kaçıran bu küçük kız değil. henüz üçbuçuk aylığız, ama sıkıntıya da gelemeyiz, heryeri beğenmeyiz, anneye babaya kök söktürürüz... amaaaa yeri gelir "fakat ben denize yakın bu yeri pek sevdim, burda her dediğinizi yaparım, icabında uyurum siz rahat rahat oturun", deriz..

18 Ocak 2011 Salı

bejna'ya

senmişsin meğer..
küçük bir kızken ben;
evcilik oyunlarımın baş kişisi senmişsin.
oyuncaklarımla yaptığım pratikler, onlara taktığım isimler, yedirdiğim yemekler, diktiğim elbiseler...

senmişsin meğer bunca yıl beklenen..
"bir kızım olursa" diye başlayan cümlelerin öznesi;
kiminde rüyalara giren, hep hayal edilen...
geldin sonunda yanımıza masallar ülkesinden.
ne çok özlemişim yokluğunda seni,
ne çok sevmişim..



"bir ses, bir bakış
eskiden kalma bir düş,
jineps gül yapraklarında, bazen de yanaklarında
nedensiz bir gülücük
akşam sessizliğinde
durgun geçen zamanın içinde
uslanmaz dileklerle
rengarenk rüyalar...
alaimisemadan geçsek ve
niyetsiz değişiverse tüm gerçekler..
gerçekler düşe dönse, rüyaya..
rüyalar, düşler; gerçeğe"

derken bir ses..
rüyaların, düşlerin gerçeğe döndüğü yerde
sen geldin kuzucuk..
neşe, mutluluk getirdin bizlere..

14 Ocak 2011 Cuma

başlarken

bebeğim dünyaya geleli neredeyse 6 ay olacak. bu altı ay içerisinde türlü nedenlerle çeşitli bebek blogları gördüm ve zaman zaman birçoğundan faydalandım. ben de ona bir hatıra bırakmak için bir blog oluşturmak istedim. sanırım bizimkisi daha kendimize dönük olacak, zira tecrübelerimiz yeni yeni oluşuyor ve ben hala vakit sıkıntısı çekiyorum.

masamda birikmiş türlü işler yığılı iken yine de aklım kızımda. aklımı işime de yoğunlaştıramadığıma göre en azından birşeyler yazayım istedim buraya. zamanı dondurmak, hafızayı güçlü tutmak, güzellikleri unutmamak adına yazıya sığındım.

söz uçar yazı kalır... ben de kalsın istiyorum.. okudukça bejnanın bebeksi kokusunu, dokusunu, sıcaklığını hissedeyim istiyorum. sabah onu bırakmak zorunda kalışımı unutmak istiyorum. gülüşü donsun, bir yerlerde kalsın istiyorum.

hayatla baş etme çabası, minicik elleri, minicik ayakları, duyguları, hisleri, hissettirdikleri... bu sabah beşbuçukta uyanmıştı, sıcacık ve capcanlıydı.. kucağıma aldığımda mutlu oldu ve oyun oynamak istedi benle. oysa çok da uykusu vardı. uyutmaya çalıştım. ama uyutup her yatağına bıraktığımda ağladı, benimle olmak istedi. bundan 6 ay öncesinde benleydi, güvenli yatağında.. hepimiz hala öyle değil miyiz, her acımızda ya da sevincimizde yine o güvenli yatakta olmak istemiyor muyuz. kızım da dişlerinin acısı arttıkça daha çok benimle olmak istiyor belli ki. bir yandan da gülüp oynamak istiyor. onun o hallerini görmek dünyalara bedelmiş anladım. o yokken hayatın kupkuru bir boşluk olduğunu da anladım. o minicik beden ne çok şeyi anlatıyor şimdi bana. kendimi, annemi anlatıyor, hayatı anlatıyor. bizi yeniden doğuruyor, yeniden büyütüyor adeta.

aslında yazacak ne çok şey varmış bu sanal günlüğe. yazdıkça, kafamın içinde cümleler yerli yersiz dolaşmaya başladı. en azından ben bu gün başlamış oldum yazmaya. belki böylece cümleler kendilerine doğru zamanda doğru yeri bulabilecekler. bu yazı girizgahımız olsun, anahtarımız olsun diyelim ve burdan devam edelim...