Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Eylül 2013 Cuma

of anne offffff....

neyse bu kez başlık bulmak zor olmadı zira bejna demir ilacı verdiğim için süt içmesine izin vermeyince bir ergen tribi ile "of anne offf..." deyiverdi...



yaaa bu aralar tam bir ergen... 3 yaş, dile kolay! iki gün önce ise beni öyle bir şaşırttı ki, benim onu zorla yatağına yatağına yatırmam karşısında hiç de uyumaya niyeti olmayan bejna; kalın bir masal kitabını elime uzatıp "bana istediğim madalı oku, buyda tiiki ile kuyt vaaadı, biyaber havuda giyoolaaadı.." yaani tilki ile kurtu oku dedi... allahım o ykitaptan havuza girmiş tilki ile kurt aramak hiç de kolay değildi. zaten bir süre sonra işin içinden çıkamadığımı gören bejna bombasını patlattı "bu da badına biyaa ooosun" deyiverdi.... yani sen beni uyutmaya çalışırsın ha, ben de başına böyle bela sararım demek istedi gülerek..... oyuna geldiğimi anladığımda zaten iş işten geçmişti...

geçen hafta ilk sinema deneyimimizi yaşadık maaile.. izlediğimiz film tabiiii ki "şirinler-2" idi. birincisini evde "didi"den izleyen bejna ikincisini de kaçırmak istemedi... ama ne bilsin yavrucak sinemanın karanlık, yüksek sesli oluşunu, üstelik konuşulmaması gereken bir yer oluşunu.... ilk yarı süperdik... kucağımda elinde patlamış mısırı ile kırk yıllık sinema izleyicisi gibiydi... hatta ara verilince tuvalete götürdüğümde acele ediyordu "didelimmm, başlarsa almazlaaar bidiiiii" diyeeee... de ikinci yarı zor oldu onun için... bu kez koltuğa kurulup elinde mısır izlemeye başlayan bejnanın kurtları başladılar onu dürtmeye.. o dürtüldükçe bizi dürttü... hadi çıkalım dediğimizde de çıkmak istemedi, ikinci yarıyı babanın kucağında kerhen izledi... gerçi uzun süren sinema seanslarına 3 yaşında bir çocuğun dayanıklılık göstermesi hiç de kolay olmasa gerek...

şimdi ise udun (uzun) kahvaltısını bitirmiş, scooby doo'ya dalmış vaziyette.... öperim seni bebeğim.


9 Eylül 2013 Pazartesi

başlık bulmak ne zor iş!!!!






        Zaman geçtikçe yazmak da zorlaşıyor... Hani klasik bir geyik vardır ya, hasta ziyaretini erteledikçe bu içinize dert olur, bir çiçekle ziyaret seramonisi hasta refakatçiliğine terfi edebilir.... E, bizde de yazılacak şeyler birikmiş, doğumgünü kutlamalarından bir aylık tatil serüvenine ve hatta yeniden kreşe başlayışa kadar uzanabilir bu yazı... bilemiyorum, belki de uzun bir yazı olur, baştan kestirmek güç.. Hele bir yazmaya başlayalım diyeceğim de bir türlü başlayamadıkça cümlelerim uzadı içinden çıkamadım yahu....

       Neyyyse zorlamayacağım, en baştan alacağım... Doğumgünü kutlamalarından alalım... Bu üç yaş doğumgünü kutlama meselesi çocuğun bilinçli bir şekilde bunu istemesi ile başlıyor. Daha bir buçuk ay öncesinden bunu talep etti.. Pasta tarifleri verdi bize; yok karpuzlu ve çilekli olacakmış, üzerinde küçük küçük ekmekler olacakmış, balerin şeklinde olacakmış bir de... Ayrıca tüm insanların gelmesini de istiyordu. Kim diyorum, "insanlar, herkes gelsin" diyordu... . Biz de kuzunun bilinci dahilinde, hatırlayacağı bir doğumgünü olması için kolları sıvadık lakinnnnn sakınan göze çöp batarmış kısmını unutmuşuz...

        Evet, doğumgünü evde yapılacak, Ankara'da olan, tatile gitmemiş olan sevgili dostlarımız çağrılacak, çeşitli yemekler yapılacak vs.... Tatil dönüşü olduğundan hemen eve bir çeki düzen verildi.. Lakin bir kapı zili, alt katımıza sızan su yüzünden banyo lavabomuzun sökülmesini haber etti. Neyse önemli değildi, cumartesiye bu sorun çoktan çözülürdü... Ben bir gün öncesinden yemeklerimi yaptım (adetim kurusun, illa herşey elimin emeği olacak pasta hariç herşeyi kendim yaptım... zeytin yağlı dolmalar, köfteler, börekler, mezeler, adı yazılı süslü, renkli kurabiyeler derken 3 günlük yemek yapıvermişim :)) Tabi ertesi gün de devam ediyorum yemek yapımına... Kurabiyelerin bir kısmını kendim süsledim, bir kısmını da dayısı ile bejnaaaa :)))  O sırada kapı çaldı postacı içinde trafik cezası olan zarfı uzattı bana... Aman, neyse dedim, işime baktım.. Bir taraftan da babacık evdeki tadilat için ustaların bulamadığı derzin peşine düşmüştü.. Neyse babacık derzi getirdi, tekrar çıktı alış-veriş ve meşhur doğumgünü pastası için... O gidince ben bir taraftan ustaların peşindeyim, çabuk olmaları için arıyorum... Ustalar geldi, lavaboyu takmak için ama matkabın çalışmasıyla granitler kırılıverdi, olmadı.... Nası yaaaani, lavabo bu gece olmayacak mı dedim, üzgün çaresiz ustalar başlarını eğdiler.. Rengim attı ama elden ne gelir.... Bir taraftan ustalar evdeyken misafirler gelmeye de başlamıştı... Neyse dedim gene eğdim başımı, yapacak birşey yok, olsun naaapalım, diğer banyo vs. idare eder gideriz dedim... Sıkmadım canımı... Sonra babacık geldi elinde dağılmış pasta ile... Özene bezene yaptırdığımız pasta, pastanenin kutu seçimindeki bir hatadan kaynaklı dağılmış.. İki katlı pastanın üst katı devrilmiş, alt kat parçalanmıştı... Neyse dedik pastaneyi aradık, sorunu anlattık hızır gibi ellerinde yeni bir pastayla geldiler ;)  Artık aksiliklere alışan biz de rahatlayıp güle oynaya sohbetlere başladık.. Hernekadar süs balonlarımız daha şişerlerken patlasa da, Bejna'nın bisikleti anlamsız bir şekilde kırılıverse de, sehpa örtüsüne şarap dökülse de biz mutluyduk... El ele gönül gönüleydik çünkü... O an dünya batsa umursamazdık... Biricik kızımızın beklediği doğumgününü kutluyorduk, dostlarımızla, sevdiklerimizle..... Bir aradaydık, gerisi teferruattı... Pasta kesilirken Serhat'ın gitarıyla verdiği mini konser, sevgili Zaynep'in Bejna'ya yaptığı kelebek makyajı, sevdiklerimizin yanımızda olması, gülücükler, tatlı sohbetler.... Demek ki neymiş,,,, dünya dertlerini kafaya takmaya gerek yokmuş, bir güler yüz, bir tatlı sohbet, birlikte söylenen şarkılar, türküler, yenen yemeğin tadı hiçbirşeyde yokmuş... Bejna'nın özendiğimiz bu gününde yaşanan ve neredeyse ardı arkası kesilmeyen aksaklıklar aslında bize sunulmuş bir kısa hayat özetiydi... Hayatta her zaman aksaklıklar, sıkıntılar olur; ama bunları aşmak hiç de zor değildir, bir şarkı bir içten gülüş herşeyi yoluna kor... Kucaklamak gerek hayatı....




          Doğumgünü meselesi bitti, ardından ağustos başı kreşin kapanmasıyla bir aylık tatil yolu gözüktü bize...  Önce anneannenin yanına gidildi, Bejna ilk uçak yolculuğunu yaptı... Çok sevdi, hatta kendisi uçak kullanmak istiyor... Ankara'ya kısa bir dönüş yapıldı bu arada Bejna'nın doğduğundan beri hiç kesilmeyen üç yıllık saçları bir seramoni ile kesildi. Önceleri kuaförü sevmeyen Bejna kendisi istediği için kuaföre götürüldü. İlk gidişimizde sıkılan, kızan Bejna meğersem kıvama gelmiş... Kuaför koltuğunda oturuşu, kendini izelemesi görülmeye değerdi.... Saçlar biraz kısaldı neticede... Kesilmiş, bir tutam ilk saç ile evimize döndük...


       Ardından İzmir, Urla, Marmaris, Selimiye Köyü ve çevre yerler, koylar, köyler, tekne gezileri ve son olarak da Kütahya-Harlek' gidildi,,,  yaz sona erdi.... Hatta Harlek'de kalmak için planladığımız bir kaç günü iptal edip dönmek zorunda kaldık havanın ani soğumasıyla... Zaten Bejna da  evimizi özlemişti...



        Eskiden havuzu daha çok seven Bejna bu tatilin sonunda bir deniz balığı oldu.. Her denize girişinde "çok iğlenceliiiiii", "aaaannne tadını çıkar" diyen Bejna'yı sudan çıkarmak zor oluyordu.. Bu yaz Bejna'nın büyümesi bizim de çok rahat ve hatta gerçek anlamda bir tatil geçirmemizi sağladı..  Sedir adasında fotoğraf çekinirken bir anda Bejna: "Anne-baba yan yana durun ben de sizi çekeyim" demez miiiii... O fotoğrafı da koyacağım buraya, yanıma almamışım... Pes dedirtti bize yaaani.. Sonra Selimiye Köyü'nde badem, kekik tezgahının başında duran teyze ile arkadaş oldu. Önce biraz çekindi ama merakına karşı gelemeyip oturuverdi teyzenin kucağına, başladı sohbete... Hatta bir ara teyze ona çikolata getirmek için evine girdiğinde tezgahın başına bizimkisi tek kalıverdi. Bejna'nın tek kalmasıyla tezgahın önünün kalabalıklaşması da bir oldu tabi ;)


                                         (buldum ekledim bejnacığın çektiği fotoğrafı işteeee:) )

       Bejna'nın neredeyse bir yetişkin gibi her duruma ayak uyduran hali bizi bazen üzse de mutlu olduğunu bilmek içimizi rahatlatıyordu... Aslında evet, her bir ayrıntıyı onun için, onun rahatı mutluluğu için planlayarak gidiyorduk tatile ama onun yaşından da beklenmeyecek bir olgunluk görmek bizi nedense şaşırttı... Bejna öye uyumluyduk  ki düğünlerine gittiğimiz arkadaşlarımız Sibel ile İhsan da tatillerini bizimle geçirdiler. Bejna hiçkimseye kendini dayatmadı, anın tadını çıkardı... Biz ona  O  bize uyum sağladı,,, herşeyden sonuna dek keyif aldı/aldık..

     Bebeğim benimmm... İşte üç yaş doğumgünü ve yaz tatilinden geriye kalanlar da bu anılar....