Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Aralık 2016 Perşembe

minik serçe

bebeğim benim beş gün sonra 8 aylık olacak... zaman nasıl hızlı inanamıyorum. bir taraftan büyüsün diye heyecanlanırken öte taraftan en minik hallerini özlüyorum...



şimdi ek gıda faslındayız. nasıl da zor oldu bizim için çünkü ilk başladığımız yoğurdu yiyen zeyno kızarınca anladık ki alerjik bir durum. evet, test de yapıldı ve gerçekten süte karşı alerjisi var... tatsız tuzsuz bir mama verildi bize ve tabi oldukça geniş bir liste. aynını benim de uygulamam gerekiyor elbette.. hiçbir diyete dayanamayan ve hatta süt ve ürünlerine, (içinde süte dair bir gram birşey bulunan herşeye...bu çok geniş bir yelpaze, simit bile yiyemiyorum, galetalar bile sütlüymüş meğersem....) dayanamayan ben ağzıma sürmüyorum mesele zeyno'm olunca. her neyse alternatif üretmeye başladık ve tabi ki iş başa düşünce türlü yöntemler bulunabiliyor.

dün minik meleğimi beslerken yani yumurta sarısı ve avokado ile kahvaltı ettirirken farkettim aslında tam bir minik serçe olduğunu... ağzına minicik bir parça yumurta koyuyorum, geveleyip yutuyor.. sırayla azcık avokado azcık yumurta... minnacık ekmek parçası, bir damla pekmez... bir tane pirinç tanesi, minnacık et parçası... öyle güzeldi ki o an hiç bitmesin istedim... değişik bir tadı ilk kez deneyip sevdiğindeki o sevinç! sevmeyip tükürdüğündeki o sempati...




geçecek bu günler, büyüyecek sohbetler edeceğiz... her bir halleri ayrı tatlı.. bejna'mdan biliyorum... her gördüğü yazıyı merakla okuyuşu, haberlerdeki alt metinleri okuyup şaşkın bir sevince bürünmesi, hayata ilişkin yorumlarda bulunması, anne-kız sohbeti yapması... her bir an ayrı kıymetli, ayrı güzellikte... iş o kıymeti bilip yaşayabilmekte. keşke hayat o zevki her zaman tattırabilse. gündelik kaygılardan azade tamamen onlara odaklanmamız hep mümkün olsa... zamansızlık ya da yorgunluk o sevinç ve heyecanları bölmese...

1 Aralık 2016 Perşembe

unutmamak...

iyi dileklerle başlayalım güne... içinde bulunduğumuz kabustan kurtulalım, iyi olalım ve huzurlu... ve unutmayalım hiç bir vakit yaşanan acıları. aladağ'da canını yitiren bir yavrunun babası, cennet'in babası demiş ki o acılı yüreği ile: "Geleceğimdi benim” diyor; “Sıcakkanlı, öyle güzel bir çocuktu ki ömrüm boyunca unutamam. Hangi liseyi kazanırsa imkânlarımı zorlayıp yollayacaktım ileride. Durumumuz yok ama elimden geleni yapacaktım.”....

sanırım başka söze hacet yok... iki yavrum iki kızım geliyor gözümün önüne tüm kız çocukları geliyor gözümün önüne... ışıl ışıl bakam hayat kokan gözleri... çocuklar oyun oynar, hayal kurar ve en çok da neşe içinde güler. o gülücükleri boğmaya hiçbirimizin hakkı yok; onların hayallerini kırmaya, kalplerini karartmaya....

“Sıcakkanlı, öyle güzel bir çocuktu ki ömrüm boyunca unutamam." 

bu sözleri ben unutamam... n'olur hiçbirimiz unutmayalım. unutmayalım bombalar altında oyun oynamaya çalışan çocukları, ceylan'ı, cemile'yi, uğur'u, cennet'i... unutmayalım hiçbirini... onlar bizim güneşimiz, yıldızımız, pırıl pırıl göğümüz...