Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Temmuz 2012 Pazartesi

trampa



sıcaklardan bunalan bünyeler kendini dışarlara çimlere toprağa pikniğe salıvermişti dün itibariyle... bejnacık bir heyecan "abıkkı"larını giyip atladı pek de sevmediği otomobile. iner inmez de aktı ortamlara hemencik. bir orda bir burda asla yakalayamazsın.. ha bir de asla kendi topuyla oynatamazsın, başkalarının topları hep daha güzeldir çünkü! kendinden büyük - küçük epeyce arkadaş edinse de gözü hep en büyüklerin yani yetişkinlerin oyunlarında oldu, daha ziyade onlarla "dop" sektirmek istedi bejnacık... gerçi bir ara kendinden bir yaş büyük zeynep'in "dop"unu görünce yerde, koştu buldu zeynebi, "neynep, neyneeep" diyerek "dop" oynamak istediyse de bu kez de "neyneep" müsait olmadı..

bu esnada havada uçuşan bir adet uçurtmacık da bejna'nın gözünden kaçmadı. illa uçurtmayla birlikte göklerde süzülmek istedi. ben uçurtma meselesini bir başka vakit çözebeleceğimizi (bulunduğumuz ortamda uçurtma yoktu zira)  anlatmaya çalıştıysam da bejna bu konuda ne kadar kararlı olduğunu ilerleyen vakitlerde gösterdi bize :) biraz daha hoplayıp zıplayıp uçurtmayı unutturduğumu zannederken, bu zannedişi pekiştircek bir adet brovniden boşuna medet ummuşum. bejna brovniyi görünce pek sevinmişti oysa sebebi başkaymış.. derken, elinde brovni yeniden başladı koşmaya,,, ardından yetiştiğim sıra alış-veriş bitmiş bejna uçurtmanın ipini kapmıştı bile. benim işini bilen kızım, uçurtmanın sahibi  olan abiciğin eline brovniyi tutuşturup uçurtmanın ipini alıvermiş!!! abicik bu işten pişman uçurmanın ipini tekrar almaya çalışsa da bejna'nın cadı yüzüyle  karşıkarşıya kalıverdi. elbette abiciğin anne ve babası da bejna'nın yanında yer aldılar, zira bejna'nın uçurtmayı hakettiği kanaatindeydiler. "keki alıp yerken iyi, o haketti uçurtmayı" sözleriyle bejna'yı desteklediler.

12 Temmuz 2012 Perşembe

bejnoş :)

çok güzel bir isim olan "bejna" isminin değiştirilmeden kullanılması için kendimize bir uyarı olsun diye bu başlığı açtım. küçüklüğümden beri kısaltma isimlerle büyüyen ben kendi ismimin kısaltılarak yahut değiştirilerek kullanılmasından rahatsız olmasam da, hatta ismimi sevmediğimden olsa gerek bazı hallerini hoş karşılasam da "bejna" isminin güzelliğinden ötürü bunu yapmamaya kararlıydım.. ancak elde olmuyormuş, karşımızda minicik, sevimli, şirin bir insan görünce hemen kendiliğinden bu yola giriliyormuş...




fakaaaaat karşımızdaki afacan hernekadar iki yaşında bir bızdık da olsa kararlı bir duruş sergileyebiliyormuş.. efenim şöyle özetleyeyim; arada sırada "bejnoş" şeklinde nidalarım oluyordu bejna'ya ama dün uyardı beni. ben "bejnoş" deyince hemen yapıştırıverdi " ıı ıhh, bey-naa"  yaaaa,,, gördük mü... adlık mı ağzımızın payınııı, o bi kere "bejna (kendi deyimiyle beyna)" ona başka bir isimle hitaba gerek yok. kızım adıyla yaşasın, adıyla yaşlansın...




bir gün gelecek "j" harfini de belleyecek hem. o vakit ismini daha çok sevecek.. "j" harfi ile ilgili komik bir an da şöyle gerçekleşmişti; ben alfabenin harflarini sayıyordum tek tek o da tekrar ediyordu, "j" ye kadar sorunsuz gelmiştik, ama sıra "j"ye gelip ben "j" deyince o da birden "hı?" deyiverdi.. hı? o da nesi???? "j" kızım "j" bir gün pek seveceksin :)

aydede :)

aydedeyi çooook ama çok seviyoruz... kim sevmez gökyüzünde gecenin laciverdinde parıl parıl parlayan gümüş rengi görkemli bir o kadar da bizden biri gibi geceye hükmeden varlığı... biz de çok seviyoruz pekala... onun sözünü tutmaya çalışıyoruz her daim. biliyoruz ki o bizi sever, korur, kollar, uslu durduğumuz gecenin sabahında çikolata gönderir gecenin derinlerinden ağzımızı tatlandırmak için...




her gece yolunu gözlüyoruz aydedenin, ona el sallayıp iyigeceler dileyip uykuya dalıyoruz.. bazan da uzun uzun güzelliğini izliyoruz gecenin laciverdinde.. ama dün gece baktığımız pencerede aydede yoktu.. çok üzüldü yavrucuk... anlattım ona, sen yemek yemediğin ve hala uyumadığın için gelmedi, uyursan ve yarın güzelce yemeğini yersen gelecek dedim. saf bir anne olan ben, bejna hanımı böylelikle oyalayabileceğimi düşündüm galiba... ben bunları anlatırken bejnanın aklına bir fikir geldi hemen "aloo" dedi; yani telefon edip çağıralım demek istedi. hemen salona koştu, babacığın eline telefonunu verdi, "alo alo" demeye başladı. yani ara ve konuşalım manasında. babacık kimi arıyalım deyince de bejna gayet kendinden emin, "aydede" dedi.. elbette koptuk o an bejnaya belli etmeksizin. babası aradı aydedeyi, konuştu, bejna uyursa geleceğine bu kez kerhen de olsa ikna olan bejna uyumaya karar verdi :)

aydede biz seni çok seviyoruz bunu bil....

9 Temmuz 2012 Pazartesi

yaz güzeldir.. yaz-mak güzeldir.

yazmak lazım yazmak..... bejna büyürken, güzelleşirken, yaz güneşi ile uyanırken, rüzgarlı yaz akşamında balkon keyfini sürerken... yazmak lazım unutulmasın güzel anlar....




her akşam bejna hanım elinde çantası akşam yürüyüşleri yapıyor, balkonda şişme havuzunda havuz keyfi.... yani keyfi pek bir yerinde küçük hanımın.... ankaranın karasallığında yazın tadını en iy o çıkarıyor. sürekli hareket halinde ve varlığının gayet bilincinde. dünyanın kendi etrafında döndüğünü çok iyi biliyor. isteklerini "beybii" şeklinde dile getirse de "ben bebeğim, bunu yapmanız gerekiyor, benim bazı haklarım var gasp etmeyin" diye uyarıyor açıkça... "huu beybi, hüt beybi ninnii, mama beybi"...




kelime dağarcığı; "bi, di, ü, döt, be, alti, yedi...on, ütden, ditdötden, daye, gaye, hüyya, hu, hüt, annenne, dede, abi, abba, beybi, dütdüt, dida - saat, cice - çiçek, di - diş, di - dil, aydede, el, aya - ayak" ları biliyorsunuz zaten,  "holye - kolye, beyna - bejna, hahuk -  faruk, bin - binmek, in - inmek, alo - telefon, koku, koktu, korktu" ...... gerçi buraya yazarken unutuyormuş insan.... esasen papağan gibi sürekli tekrarda amma yazayım deyince unutuveriyor insan....




aydedeyi çooook seviyor, onun her dediğini yapıyor mesela, onun hediyelerini yiyor.... hele bir de resim yapıyor tam eğlence.... hafif kavisli bir çizgi çekiyor, dönüp bana gösteriyor "aydede", el çiz diyorum, elini koyuyor kağıda parmalkarının arasında gezdiriyor kalemini, el oluyor, ayağını koyup kalemi gezdiriyor etrfafında oluyor ayak :)

korkuyu öğrenmiş bir de; rüzgardan korkuyor, gözlerini yumuyor "korktu" diyor, şaşıyorum sen ne zaman öğrendin korkuyu yavrumm... çözemedim hala korkunun nasıl oluştuğunu. korkmasın diye onu karanlıkla ve rüzgarla barıştırıdım ama yeni korkular hasıl olursa nasıl çözeriz bilemem.

canıııııım yavrum gene özledim işte seni..... kelimelerini, düşünceni, elini, ayağını, saçını, kokunu....



bu arada resimler hep gecikmeli ekleniyor yazıya ne yapalım, herşey her zaman elimin altında olmuyor, bu aksaklığı belirteyim istedim size sevgili okuyucularım :))))

en kısa zamanda görüşmek üzere...