Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat 2017 Perşembe

aşırı tatlı zeyno'nun aşırı tatlı hikayesi

sabah sabah içime dolan kasvet kasavet zeyno'nun minik dokunuşları, bejna'nın bakışları ile son buluyor... zeyno'yu uyutup bejna'yı okula yetiştirme telaşı ile güne başlıyorum. şayet o gece zeyno sadece 3 kez uyandıysa halime ve bölük pörçük de olsa uyuduğuma şükredip güne zıplıyorum. çünkü zaten genelde olan şey zeyno'nun yarım saatte bir uyanması... neyse bejna üzerini giyinip kahvaltısını edip okula yetişince ilk raundu tamamlamanın verdiği rahatlıkla bu kez zeyno için benzer işler yapıyorum. kahvaltısı, sütü, oyunu vs derken e artık ben de işe gideyim değil mi?



en dayanılmaz an işte bu... evde gözelerinin beni arayıp duracağı duygusunu bastıran tek şey annemin sonsuz şefkatinin zeyno'yu sarması oluyor. ama özlem bitmiyor. hem bejna hem zeyno için yanlarından ayrılır ayrılmaz derin bir özlem başlıyor... zeyno bu sabah yine kahvaltı etmekte zorlandı. çünküüüüü iki mini mini incimiz patlak vermiş :) sadece elime hissediyorum bir kez de gördüm o incileri.. ama bir daha o ağız hiç açılmadı, dişler saklanıyor. kesin diş görümlüğü istiyor minik kuşum:) burada ablasının da 10 aylıkken dişlerini çıkardığını hatırlatayım. ablanın izini sürüyoruz.

bir de zeyno'nun yürüme hevesi... atın beni yerlere tutunup tutunup kalkayım yürüyeyim diyor... artık masaların altından, çekmece ve dolapların yanından topluyoruz onu... en sevdiği ve zıplaya zıplaya koştuğu oda ablasının çalışma odası.. biliyor tabi orada karıştırılacak, yırtılacak, kırılacak tonla hazine var :)



elbette aşırı tatlı zeyno'nun aşırı tatlı hikayesi bu iki satır yazı değil.. öyle sıcak duygular var ki kağıda dökülünce kuruyan... anlatamadım vesselam o minik ellerin, şen gülüşlerin hissettirdiklerini. o da benim eksiğim olsun.

7 Şubat 2017 Salı

saatler çalışır, izinsiz hep bir sonraya *

gene *bülent ortaçgil verdi ilhamı... epeydir zeyno'nun gelişim evrelerini, bejna'nın katettiği yolları yazmak geliyor içimden. ve fakat zaman hızla geçiyor.. yazıya başlık ararken mırıldandığım bu şarkı zamanın acımasızlığını yeniden ilan etti bana. saatlerin tik takları durmaksızın çalışıyor, kuzular büyüyor. hayatın ve zamanın kuralı, denklemi bunlar. çocuk sahibi olmayan arkadaşlarım zamanın hızını bu denli anlayamıyorlar çünkü önlerinde büyüyen çocuklar yok. biz ebeveyn olanlar için ise yaşlanmışlık hissine kapılmak pek de zor olmuyor.

evvela bejna'dan söz etmek istiyorum bir kaç cümle. bejna okuyor, yazıyor... bu kaçınılmaz. ancak bu noktada sevinerek belirtmek isteyeceğim şey kitap okuma alışkanlığı edinmiş olması.  her gece kitaplıktan birlikte okuduğumuz kitaplardan birini alıyor ve uykuya dalmadan evvel gözleri yorulana kadar kitap okuyor, ardından kaldığı sayfaya ona yıllar önce aldığım kitap ayracını yerleştirip yatağının başucundaki komodine kitabını koyduktan sonra uykuya dalıyor. elbette evde kitap okunuyor olması onun gözlemlediği bir alışkanlık. ama bence  (daha okuduğum şeylerden anlamadığı zamanlarda bile) her gece ona okuduğum masallar yatmadan önce kitap okuma alışkanlığını kazandırdı. zaten bir süre sonra masallardan bıkmış, öykülere geçmiştik. hatta uyumamak için bana okuduğumuz hikayenin özetini de anlattırır ardından ana fikri hakkında sohbet ederdik uzun uzun... zeyno'dan sonra yine ona kitap okuyordum geceleri ama bu mesele kısa sürdü artık kendi kitabını kendi okuyor, zeyno da keyifle dinliyor. onun dışında baleye devam ediyor. ödevlerden nefret ediyor. kitap okumayı onca sevmesine rağmen "ödev" olarak verilen kitaplardan hazzetmiyor :) sürekli resim çizmece ve tasarımlar yapmakta. kitap, masa, kağıt tutacağı ve daha bir sürü iş peşinde. markasının adını da koymuş: BAZ (Bejna-Anneanne-Zeyno). bu adı çok beğendi. etrafta "designer bejna"yım diye dolaşıyor, herkese markasını anlatıyor. hatta işyerinin çatılı müstakil bir bina olacağını, kendisinin patron olacağını ama tüm tasarımlarını her aşamada kendi elleriyle yapacağını söylüyor. yine "eleman" bulmak için işyeri binasının çatısına "eleman aranıyor" diye yazacağını dahi hayal ediyor. daha da ileri gidip ne kadar maaş vereceğini bile hesaplıyor. ayrıca bize bile parasız ürün vermeyecekmiş, çünkü o tasarımlar için çok uğraşıp yorulacakmış ve bu nedenle parasız iş yapmayacakmış.  bu yaşta benim en yaratıcı hayalim astronot olmaktı valla :) daha öteye gidemeyen bu hayal ilkokulda "hakim"liğe indirgenmişti bile çoktan. hani arada ressam filan diyordum ama çizdiğim resimler de buna pek izin verecek cinsten değildi açıkçası :))) yeni konuşmaya başladığında "kolye tasarımcısı-gooye dadarımcıdı" diyen bejna'nın sebatkarlığı takdire şayan.




zeyno'ya gelince... 10 aylık olmak üzere. tam bir çılgın. yürümek istiyor bir an evvel. o yüzden en yakın arkadaşı yürüteci. tabi ki on dakikayı hiç geçirmedik. ama çok eğleniyor. çekmeceler, dolap kapakları zeyno'yu kışkırtıyor onlara bir an önce erişmek istiyor. bir yerlerden tutunarak yürüyor yani sıralıyor epeydir. bakalım o heyecan dolu an ne zaman gelecek? kendi kendine konuşuyor. ama en bilerek söylediği ilk sözcük "baba" oldu. onun kucağına gitmek istediğinde "baba" diye ağlıyor. en sevdiği kucak baba kucağı :) söylediğim bazı sözcükleri tekrar etmeye çalışıyor. geçen "dikkat dikkat" dediğimde hemen "tika tika" deyiverdi. henüz dişimiz yok. bejna'nın dişleri 10 aylıkken çıkmıştı; sanırım zeyno da yavaş yavaş çıkaracak incilerini. gezmeye bayılıyor. dışarı çıkılacağı zaman ayakları havada çırpınıyor :) çocukların neşesi hiç sönmesin. onların neşesi var ediyor dünyayı yeniden ve yeniden...



*saatler çalışadursun hep bir sonraya... saatler çalışırken bizler de çocuklara bırakacağımız dünyanın güzel bir düşten öteye gitmesi için çalışalım o vakit.