Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Kasım 2015 Perşembe

her şey olur...

her şey olur
her şey büyür
her şey geçer
hayat kalır...



aslında bu şarkının sözlerini mırıldanmama sebeb ankara'nın yağmurlu puslu havası değildi elbet...
içimden bejna ile konuşurken ona her şey olur kızım deyiverdim, ardından şarkı sözleri... hayat geçiyor, her şey oluyor. okula başlamasıyla birlikte hayata da dalmış oldu bir taraftan. benimsedikleri oluyor tabi yadırgadıkları da! ben de o zaman diyorum işte "her şey olur..." devamında da "hayat kalır" o yüzden istiyorum ki her şeyi dibine kadar yaşasın, hayattan alacağını alsın, hiçbir ukte kalmasın içinde. bu yüzden belki deniyoruz birşeyleri.. mesela baleye gidiyorduk geçen yıl, ama bu yıl isteksiz olduğunu görünce zorlamadım. istiyorsa yapsındı... geçen yıl "ben istemiyorum" diye anne zoruyla gelip ağlayan çocukları görünce içim acırdı... uzunca bir süredir ata binmek istiyordu, geçtiğimiz hafta sonu da ata bindik böylece.




ben de çok istemişimdir ve ne yazık ki hiç binmedim. oysa kafdağının ötesinden gelen soyum için vazgeçilmezdir atlar. çerkesler için atların önemini bilmeyen yoktur sanıyorum. öyle ki sovyetler döneminde çerkes atları için bir enstitü bile kurulmuş. anneannem gri tayını anlatır duru hala. tayının üzerinde rüzgar kız gibi uçuverdiğini... at yarışlarına katılıp hep birinci geldiğini... bilmem acaba bejna için bu at merakı ileride de devam eder mi? ben isterim açıkçası.. bakıcaz artık hayat ne gösterecek bizlere....



bir diğer merakı da tasarım... konuşmayı ilk öğrendiğinden itibaren ne olacaksın sorularının cevabı "golye dadarımcıdı - kolye tasarımcısı" idi... ilerleyen zamanlarda işi ilerletti tasarımcı olmaya karar verdi. ve hep elinde bir makas eline geçen şeyi kesip yapıştırıp duruyor.. paralar döktüğümüz güzelim oyuncaklar sepetlerde kendi aralarında takılırken bejna makas + kağıt, peçete, boya, saç, tel, bant, yapıştırıcı, incik, boncuk ile saatler geçirebiliyor. aşağıdaki tasarım bunlardan bir örnek... adamı özellikle oturur pozisyonda yaptı!



ehi eli bu kadar maharetli kızımdan bir tepsi kurabiye de yemek istersiniz sanırım... geçen gün okulda kurabiye varmış ikindi kahvaltısında ama bejna yiyememiş pek üzgündü, canı çok çekmiş belli ki... aman yahu ne olacak yaparız dedim, gül yüzünde güller açtı... hamuru yoğurup verdim eline gerisini o halletti.. vallahi billahi harikalar yarattı. bir kere çok titiz çalıştı. kalıpların haricinde bıçak ve tırtıklı spatula ile de süsledi püsledi. bir hafta yemelere doyamadık o bal parmaklar elinden çıkma kurabiyeleri...



çoğu zaman ona alan açmaya çalışıyoruz faruk ile birlikte... lakinnn bazan ev ev olmaktan çıkıyor... her yerde kırpılmış kağıtlar, boyalar, kalemler... zaten arkadaş bebek hallerinden beri her yeri boyamayı pek seviyor.. yerler, camlar, kapılar.. neyse ki silince çıkıyor... okulda boyalara batıp gelmeyi de pek seviyor. bu aralar yeşil boya ile ne yapıyorlarsa artık kıyafetler yeşile boyalı geliyor. merak ediyorum herkes mi böyle boyalara batıp çıkıyor dedim en sonunda, bejna ise yok anneciğim hoşuma gittiği için ben boyaların üzerinde yuvarlandım demesin mi :) çok mu özgür yetiştirdik nedir? güzelim kıyafetler heder olmayaydı iyiydi... bak gene özledim kuzuyu... işyerinde bana yaptığı hediye resimlere bakıp gülümsüyorum sıcacık....


19 Kasım 2015 Perşembe

"oyuna devam"

oyuna devam / biz hiç yorulmadık / biz hiç yenilmedik / desem yalan
oyuna devam / oyuna devam
biz hiç kaybolmadık / biz hiç kaybetmedik / desem yalan 
oyuna devam 
rakipler kaçak güreştiler / hepsinin yumrukları vardı / dünyayı değiştirmek için 
verdiğimiz kırıntılardı 
oyuna devam 
biz hiç aldanmadık / biz hiç aldatmadık / desem yalan 
oyuna devam / oyuna devam 
biz hiç kaybolmadık / biz hiç kaybetmedik / desem yalan 
oyuna devam 
küçüktüm ufacıktım / şimdi büyüdüm çocuğum var 
ben hep sorular sorardım / karşımda aynı sorular 
oyuna devam 
biz hiç kaybolmadık / biz hiç kaybetmedik / desem yalan 
oyuna devam!





işlerimin arasında, bir anda blogu açıp yazma enerjisi ortaçgil şarkısından geldi.. şarkıyı mırıldanır ve sözlerini buraya yazar iken de ilham geldi... şarkının bir anda dilime dolanmasında vardır bir hayır! aslında birden bire aylardır yazı ve dolayısıyla anı girilmeyen bloga bir kelam girmiş olması dahi başlı başına güzel bir olay! 

evet oyuna devam! üstelik bejna ile katlanarak artan bir heyecanla oyuna devam!  bir önceki yazıdan itibaren yine heybemize bir dolu hayat koyduk! kreşe veda edip uzun, maceralı ve güzel bir tatile çıktık... 


uzun aradan sonra önceden yer ayırtmaksızın arabanın tekerleğini gökçeada'ya sürdük ilkin. neyse ki güzel bir yer bulduk kendimize kalacak... ve güzel yerler keşfedip adanın adanın bakir doğasının tadına vardık... en çok heyecan uyandıran yanı ise adanın ıssızlığı ve anakaraya olan uzaklığı idi kuşkusuz. bejna ise kumsalın ve plajın tadını doyasıya çıkardı. ancak ada gezileri diğer yapılan gezilerde de olduğu gibi bejna hanıma sıkıcı geldiğinden tüm fotoğraflarda şapkası ile yüzünü gizleyerek bizi sessizce portesto etti sivil itaatsiz küçük hanım!





ve tabi ki bu ada macerası bu kadarla bitmeyecekti... gökçeadadan anakaraya nihayet ulaştığımızda yine bir macera yaşayalım dedik ve araba bizi nereye götürürse oraya felsefesine uyduk.. uyduk ki neler görelim! önce küçükkuyuya uğradık bizde anısı olan bir yere, orada yer bulamayınca direksiyonu yine anılara doğru kırdık; cunda'ya... cunda'ya giriş yaptık etrafta otellere göz gezdirir iken ışıl ışıl bir otel görüp hemen orada bulunan otel görevlisinden yer olduğu bilgisini alınca arabayı durdurduk... nereden bilecektik ki arabamızın oracıkta durup tatilin devamında bize eşlik etmeyeceğini... fakat gerçekten şanısımız varmış ki, araba bir dağın başında değil de gerçekten çok güzel ve nezih bir otel önünde duruvermiş... otel:Cunda Fora! aslında otelin merkeze yakınlığının yanı sıra güzel odaları, bahçesi ve muhteşem kahvaltısı olmasa, tek bir kuru yataktan ibaret olsa da bizim gözümüzde dünyanın en muhteşem otelidir ve anılarımızda da hep öyle kalacaktır. gece oraya adımımızı attığımızdan itibaren güler yüzlerini, misafirperverliklerini ve yardımseverliklerini bizden esirgemedikleri için... sahipleri ve çalışanları hepsi aynı sıcak ilgiyle karşıladı ve uğurladılar... kaçan keyfimiz onların dostluğu sayesinde yerine geldi... 

tam da evlilik yıldönümümüze denk gelen bu kötü sürpriz ne olursa olsun tadımızı kaçıramadı. 6 yıl aradan sonra yine cundanın ara sokaklarındaydık.... lakin bu altı yılda çok kalabalıklaşan şirin ada bizi biraz yordu diye de ekleyelim... cunda macerasının ardından yeni geçici arabamızla datça yarımadasının sakinliğine vurduk biz de... arabamız izmir'de dinlenirken biz de ard arda gelen şokları datça'nın denizinde üzerimizden attık diyelim! neyse ki datça'da da zephyros bize dingin bir tatil yaşattı her yönüyle... devamında ise  arabamızın uzayan tatiline biz de ayak uydurup tatil finalini karaburun'da yaptık. 




tabi ki her tatilin bir de dönüşü var.... evimize gelip işlere güçlere dalış yaptık aniden.... yukarda da görüldüğü üzere maaile işlere sarıldık; her türlü! bejna bir süre bizlerle işyerlerine gelip gittikten sonra okuluna kavuştu ve böylece yeni bir döneme de girmiş olduk; her türlü! 




şu anda da bu yeni döneme alışmaya çalışıyoruz.. aslında bejna çoktan alıştı da biz ayak uydurma aşamasındayız... artık erken kalktığı için mecburiyetten erken yatıyor bejna. hiç beklemediğimiz hareketler bunlar... ben kocaman bir hikaye kitabını okuyup ardından hikayenin özetini çıkarıp bir de birlikte hayal kurduktan sonra ancak uyuyan bejna, ilk kez daha hikaye bitmeden dalıveriyor derinlere... demek ki herşeyin bir zamanı var imiş, demek ki elbet bir gün bejna da erkenden uyuyuverir imiş... bu da yazının mutlu sonu olsun...  

yazının mutlu başlangıcı ise şarkının sözlerinde saklı! oyuna devam, herşeye rağmen yine ve yeniden....


küçüktüm ufacıktım / şimdi büyüdüm çocuğum var 
ben hep sorular sorardım / karşımda aynı sorular 
oyuna devam 
biz hiç kaybolmadık / biz hiç kaybetmedik / desem yalan 
oyuna devam!