Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Ocak 2019 Cuma

pal sokağı çocukları

çocukluğumuzdan kalma bir anı.. kitabını okuyup okumadığımı bile hatırlamıyorum çocukken, ama aklımdan hiç çıkmadı adı, romanın başkahramanı ERNÖ NEMEÇSEK'in adı. kendi çocukluk yaşantımızla benzer duyguları yansıtmasından olacak; konusunu hep hayal meyal hatırladım, ta ki faruk bir gün filmini bana izletene kadar... filmden aklımda kalan ise, hamileliğin verdiği duygusallıktan olacak, kimi içime kimi dışıma akan gözyaşlarım oldu. 



şimdi ise bana bu yazıyı yazdıran şey, elbette çocuklarım sayesinde bir kez daha yaşama olanağı bulduğum çocukluğum oldu. kaçınılmazdır çünkü, çocuklarınızla bir kez daha yaşarsınız aynı dönemleri.. kızılay yapı-kredi yayınlarına uğradığım bir gün zeyno için "sevecen" adında bir uğurböceğinin arkadaşlarıyla olan maceralarına ilişkin bir kaç kitap ve bejna için de pal sokağı çocukları'nı aldım. tam bir kitap kurdu olan bejna, 2 gün içinde kitabı bitirdi ve o filmi yeniden izledik. bunun üzerine kitabı ben de okudum. bejna kadar hızlı olamadığımı itiraf ederek bejna'ya da hakkını teslim edelim. şu yaşımda yine o çocukluk duygularıyla okudum. üstelik öyle bir kitap ki, çocukluk duygularınıza yetişkinlik duygularınızın da eşlik etmemesi mümkün değil. 

kendilerine oyun alanı olarak seçtikleri "arsa" için o çocukların yürekten mücadelesi sanırım hepimize içinde bulunduğumuz telaş çağında bir nefes aldıracak enerjiyi verebilecek etkide... yine "macun derneği" hepimizi camların macunlandığı yıllara götürüyor. çeşitli sosyal sınıflardan farklı çocuklar, pal sokağı çocukları... ama hepsi çocukluklarına sahip çıkmak adına "arsa"larına sahip çıkmak için bedel ödemeyi göze almış durumda. ama elbette kiminin payına çok daha ağır bedeller düşüyor ne yazık ki... boka'nın erdemi, karşı saftaki kızıl gömleklilerin lideri feri ats'ın vicdanı, gereb'in ihaneti, diğerlerinin çocuksu masumiyeti ve tabi ki NEMEÇSEK'in cesareti.. ve gereb'i burada biz de aklayalım ve ihanetinin bedelini ödeyerek arkadaşlarıyla verdiği mücadeleyi atlamayalım. ancak dedim ya kiminin payına çok daha ağır bedeller düşüyor. kitabın bir yerinde, boka'nın tüm bu olanlar karşısında etrafı sorgulayışına ilişkin şu cümleler sarf edilmiş:"boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenememişti.” ve kitabın yazarı Ferenc Molnar, küçük kahramanlarına bu farklılıkların nedenlerini kavratacak acı tecrübeleri de yaşatmaktan geri durmaz.. küçücük bedeni ile akıl almaz cesaretin bir arada buluştuğu sarı saçlı güzel çocuk NEMEÇSEK'in, çocukluğunu adadığı "arsa"nın yok oluşuna şahit olmadan bu yaşama gözlerini yumması gibi, pal sokağı çocuklarının uğruna ne büyük mücadele ettikleri "arsa"larının ellerinden alınması gibi.... 

elbette bu yazının konusu ne bir film ne de bir kitap eleştirisi. sadece hayata dair, çocukluğa ve yetişkinliğe dair duygularımızı ifade etmek istedim. kitap 1906'da yazılmış olmasına rağmen; insanların yaşadıkları duyguların, boka'ya acı çektiren farklılıkların, kentsel dönüşüm sonucu yok olan sokakların, o sokaklarla birlikte yitip giden anıların, suriye'den göç ederek kendi "arsa"larını bırakıp gelmek zorunda kalan çocukların, bombalarla yok edilen sur sokaklarının, sur sokaklarının tarihe tanıklık eden taşlarının, özlemlerin, bitip tükenmeyen umutların...kısacası herkesin kendini bir yerinde bulacağı bir hayatın tercümesiydi. ben kendi adıma okumaktan mutluluk duydum...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder