Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Mart 2019 Çarşamba

kardeşlik

şu an birisi okulda diğer kreşte iki küçük kızkardeş... öykülerini beraber yazıyorlar, biz de eşlik ediyoruz. bejna, zeyno'yu beklerken isim önerilerinde bulunuyordu, bunlardan birisi de "ilkbaharmeleği" idi... ayşe, defne, alkım vs derken dedi ki ilkbaharmeleği olsun, baharda gelecek yanımıza... hernekadar ismini ilbaharmeleği koymadıysak da hele şu bahar günleri ışıldayan yüzüne bakınca zeyno'nun, ona ilkbaharmeleği diye seslenmekten kendimi alamıyorum. bejnam da yazmeleğim kuşkusuz... saçlarında yansıyan ışık hiç eksik olmasın üzerlerinden ve kardeşliklerinden... bir anne baba daha ne ister ki..



bejna çok şefkatli bir çocuk ve kardeşine gösterdiği ilgi ve alakanın yanı sıra sabrına da hayran bırakıyor bizi. zeyno tam bir zamane bebesi :) çılgınlıkları ile sınırları zorlamayı seviyor ve ablasını üzdüğü de oluyor. ama onsuz tek bir anı geçmesin istiyor. abla onun kalbi çünkü. ne kadar çok sevildiğini hissetmemesi ve o kadar çok sevmemesi mümkün mü? bunun en büyük kanıtı bejna'nın olmadığı zamanlarda ona geçmişte bir meseleden kızmışsam sürekli bunu sorgulaması sanırım... aralarındaki yaş farkının ilerleyen yıllarda küçük bir ayrıntıya dönüşeceği yıllarda birbirlerine gösterecekleri yoldaşlığı şimdiden heyecanla bekliyorum... şimdi bir resmi, bir boya kalemini paylaşırken, ilerde kıyafetlerini, arkadaşlarını paylaşacak ve hayatı daha bir keyifle kucaklayacaklar.

zeyno ile yıllar sonra yeniden aynı dönemlere döndük. benim anneliğimin ilk zamanlarını hatırlatması bir yana bana çocukluğumu da yaşatıyor olması pahabiçilemez... onunla sohbet etmek, sohbetin her anında şaşırmak ve ona sımsıkı sarılma isteği.. birlikte kitap okuyor ve bol bol evcilik oynuyoruz. evcilik oynamayı, oyun kurmayı çok seviyor. ben de küçükken parmaklarımı birbirlerine arkadaş yapar, konuştururdum. zeyno'nun da aynı şeyleri yapıyor olması bir mucize gibi geliyor bana.. kurduğumuz oyunlarda o doktor zeyno oluyor ve beni hemen iğne yapıp, krem sürerek iyileştiriyor, ya da bazan ben onun kızı oluyorum :) "kıjım kıjım, dikkat et düşersin" demelerine bitiyorum. ya da "kıjım ben sana ne yemek yapayım" diye soruyor, oyun hamurları ile mucizeler yaratıyor. bu yeteneğini mutfak tezgahına da taşıyor ara sıra... gelip omletini kendisi yapıyor, kurabiye hamurlarına şekil veriyor, babası ile birlikte balık unluyor mesela :)

bejna ise yaşının insanı.. kendi kendine harika resimler yapıyor, kıyafet ve çanta tasarımları yapıyor, hikayeler yazıyor, deneyler yapıyor ve çok okuyor... kardeşine yazdığı masallar da var :) aşağıda fotoğrafını koyduğum, bejna'nın zeyno için hazırladığı yılbaşı hediyesi olan kitabın kapağı... resim-baskı-cilt bizim işimiz!



anlatacak çok hikaye var, ancak yazacak zaman yahut heves her zaman olamıyor. bir de günümüzde bu bloglar okunmadığından blog yazarları dahi sosyal medya paylaşımları ile dertlerini anlatır oldu. çoğu kez bu durum bir tercihin ötesinde hayatın dayatması bence. çünkü okuyan sayısı azaldıkça sosyal medya platformları daha çok rağbet gördükçe eğilimler de buna göre biçimleniyor. gülten akın'ın Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya   dediği gibi; kimsenin vakti yok 140 karakterden fazlasını okumaya ve tabi ki durup ince şeyleri anlamaya.... olsun yazı iyidir, verba volant, scripta manent!

1 yorum:

  1. Alkım ı ben hatırlayamadım. Rona ya yoğunlaşmıştık?

    YanıtlaSil