Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Haziran 2011 Salı

ilkler

uzun zamandır yazamıyorum ama kafamda bu başlık adı altında bir yazı yazmayı düşünmüştüm kızım ilk kez hastalandığında. bu havaların en dengesiz olduğu vakitlerden biriydi. hatta tarihi de hatırlıyorum 19 mayıstı, tatildi. cocacığımla duvar kağıdı meselesini halletmek için apar topar dışarı çıktığımızda çok hafif ateşi vardı bejna'nın. eve geldiğimizde ise hala inmemişti, calpol de işe yaramamıştı. derken ateş daha da arttı. gecenin bir vakti ılık duş yaptırmak da kar etmedi. sabahı sabah edip apar topar doktora koştuk. lakin etrafa gülücükler saçıp, öpücük atan bir taraftan da "ce eee" oyunu oynayan kuzumu hasta olduğuna ikna etmek de pek kolay olmadı :)) hatta bejna, kendisine yüz vermeyen bir hasta hanımefendiye bozulup arkasından elleriyle git der gibi bir işaret çakıp "ıhh ıhhh" yaptı; senle hiiiç işim olmaz dercesine...

ah kuzucuğum benim. meğerse üşütmüş, boğazını kızartmış. bu arada doktor bana bademciğini gösterirken, daha önce elime gelen inci tanesini de görme fırsatım oldu. ilk dişimiz iyice baş göstermiş. şimdi diğer inci tanesi de yanına konuverdi (bir an önce diş buğdayı meselesini halletmek lazım!!). kızım 10 aylık iken ilk dişini çıkarmış oldu. bunu ilkler hanesinin en başına yazmak lazım.

kıpkırmızı bademcik beni pek üzdü. antibiyotik kullanmak meburiyeti ise daha da üzdü. eve gelip gökçe teyzeden de onay aldıktan sonra ilk antibiyotiğimizi aldık. kuzuk da rahatladı, bir güzel uykuya daldı.

derken.... kuzucuğun vücudunda kırmızı benekler belirmeye başladı. demek antibiyotiğe alerjisi vardı. belli ki annesi gibi alerjik olacak. hemen ilacı kesip döküntülerin kaybolmasını bekledik. fakat döküntüler azalmak bir yana giderek çoğaldı. kızımın vücudunda o benekleri gördükçe bir garip oldum, içimden hep ağlamak geldi. minnacık o daha. ama anne dediğin metanetli olmalı, sabırlı olmalı diyerek  soğukkanlı olmayı denedim.

pazartesi sabahı da acilen meclis doktorunda aldık soluğu. bu arada biz nizamiyeden girip polikliniklere ilerlerken sürekli etrafta birileri durup gülücük, öpücük atıyordu bejna'ya. hatta kendi aralarında "bana güldü bana güldü" şeklinde yorumlar yapıyordu insanlar. gerçi biz bu duruma alışığız. her gittiğimiz yerde bejna önce görüdüğü insanlarla göz teması yakalamaya çalışır. göz teması aşamasında  karşısındakini iyice süzer, eğer bir sıcaklık hissederse de başlar gülmeye... eh tabi meclis bahçesinde de aradığı ilgi alakayı bulmuş olan bejna'nın keyfine diyecek yoktu. hasta olduğumuza gene kimseyi inandıramadık :)) kimsenin kalbini kırmaksızın herkeslere gülücük ata ata doktorumuza gittik. doktor amcamız, armut dibine düşmüş, vakti zamanında siz annenizi üzmüşsünüz o da sizi deyiverdi. düşük dozda bir antihistaminik önerdi ve bizi rahatlattı. akşama doğru ise tüm benekler yok olmuştu.

benekler vücudundan gidince kuzucuk da iyice rahatladı, kaldığımız yerden başladık oyunlarımıza...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder