Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Ağustos 2014 Perşembe

yine bir yaz öğleden sonrası


bugün de iş yerinden bildiriyorum... kızımsa evde.. anneanneleriyle birlikte kim bilir gene hangi oyunun peşinde..

bir öğleden sonranın içindeyim. öğleden sonraları  günün en tatlı vakitleridir bana göre... küçüklüğümden beri böyle düşünürüm. evdeysem, tatilse, sabah - öğle yemek yeme meselelerinin kapandığı, güne başlama hengamelerinin sona erdiği, güneşin tatlı tatlı pencereden içeri süzüldüğü, rüzgarın hafif hafif estiği bir yaz zamanıysa hem de, bir yere uzanıp kitap okumak ya da bir filme dalmak için en güzel an... kışsa eğer, dışarıda kar da yağsa fırtına da kopsa sıcacık evin içinde bir demlik çayın eşliğinde kitap ya da film için yine en güzel zaman... işyerindeysek eğer, sabah yoğunluğunun  azıcık da olsa azaldığı, bir fincan kahvenin eşlik ettiği öğleden sonraları da güzeldir. bazan, seyahat ederken içinden geçtiğimiz şehirler, kasabalar, köylerde de insanlar öğleden sonraları nasıl vakit geçirir diye düşünür ve nedense herkesin o vakitlerde ceplerinde bir parça huzur ile günü kapatacaklarından emin  bir şekilde bir bardak çayı yudumladıklarını hayal ederim.

nerden esti bilmem içimden yazmak geldi, klavyeyi özgür bıraktım. bıraktım bırakmasına da çok başına buyruk oldu galiba. kime ne öğleden sonralarından, kime ne bu vakitlerde kimlerin ne yaptığından.. merak etmeyin ben de böyle düşünüyorum. ama belki bazan birşeyleri tanımlamak zor oluyor. belki epeydir bir öğleden sonrayı kitap okuyarak geçiremeyişimden kaynaklı bir özlemdir bunları yazmama sebep. belki sabah erken kalkıp mıgırdiç margosyan'ın bir iki öyküsünü okuduğumda içimde oluşan huzur ve sıcaklık duygusudur; bilemedim...

elbette günümüzde bütün annelerin yaşadığı yoğunluktan kaynaklı, kendime, okumaya vakit ayıramamaktan kaynaklı sıkıntılarım var. sabah erkenden kalkıp spor vs yapabilmişsem kendimi bir parça şanslı sayıp hemen kızıma kahvaltı hazırlayıp bir taraftan da hazırlanıyorum, ardından kızımı kaldırıp hazırlıyor, karnını doyuruyorum. bu sırada faruk da kalkıyor, bejna'yı kreşe bırakıp işlerimize dalıyoruz. işler güçler derken saat altıya yaklaştığında apar-topar işten çıkıp bejnoş'u kreşten alıp eve yollanıyoruz.  eve varınca acilen yemek yapım - hazırlama faslı başlıyor, ben yemekle ilgilenirken faruk etrafı toparlayıp bejnoş ile ilgileniyor. nihayet yemek yeme faslı başladığında benim de yavaş yavaş tepemdeki tasların teker teker atası tutuyor :) zira bejna bir lokmayı ağzında 25 dakika tutabilme kapasitesine sahip.... yemek yeme işi bitiyor, ortalık toplanıyor, biraz bejna ile oyun biraz tv derken zaten saat 22 oluyor.

bejnacık sütünü içince onu uyutma girişimlerimiz başlıyor. ancak bu girişimler yaklaşık bir saat sürüyor. ben elini yüzünü yıkayıp pijamalarını giydirirken belki on kez elimden kaçıp hala son kalan enerjisiyle bir takım oyunlar kurma peşinde oluyor. bu esnada devreye faruk girip biraz onunla koşturuyor; kovalamaca, futbol, saklambaç vs. derken bejna'yı yatmaya ikna ediyoruz. uyumaya bir parça ikna olan kuzucuk, çalışma odasına gidip o gece kendisine okunacak masalı seçiyor ve nihayet yatağa gidiyor. fakat hala bejna'nın yataktan kaçıp bir yerlere koşması söz konusu olabiliyor. ya da en iyi ihtimalle yatakta hoplayıp zıplamaları.. bu faslı da atlayınca masal okumaya geçiyoruz. bu sahne pek filmlerdeki gibi olmuyor, bejna masal bitene kadar defalarca yerinde doğrulup, masal kitabında okuduğum kısımların resimlerini inceliyor, hangi satırı okuduğumu sorguluyor, masalı kısaltmak adına satır atlayıp atlamadığımı sorguluyor, masal ile ilgili sorular sorular, sorular soruyor derken nihayet masalı bitiriyoruz.. bu kez de eğer yeni bir masal ise özetini anlatmamı istiyor, bildiği bir masal ise biraz sohbet edelim diyor ya da hayal kuralım istiyor... enerjim kalmışsa eğer bu isteklerini de yerine getiriyorum ve o uykuya dalıyor. gerçi önce hangimiz uykuya dalıyoruz bunu bile bilmediğim geceler oluyor ve benim için gün malesef bitmiş oluyor. uykusuzluğa karşı daha dayanıklı olan faruk en azından birşeyler okumaya fırsat bulabiliyor... ancak ben sadece yatağıma uzanıp uykuma kaldığım yerden devam etmek yönünde kullanıyorum vaktimi :) hal böyle olunca da sanırım boş boş geçirilen bir öğleden sonrayı bile mumla arayabiliyor insan...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder